Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında İfade Özgürlüğü
İfade Özgürlüğünün Tanımı
Özgürlük, kendinden başkalarına zarar vermeden kişinin özgür iradesiyle bir şey yapıp yapmama, belli bir davranışta bulunup bulunmama, bu hususlarda özgürce karar verebilme baskı altında olmama olarak tanımlanır[3]. Başka şekilde ifade etmek gerekirse kişinin özgürce hareket serbestisidir[4]. Hak hukuk düzeninde korunan ve sınırları belirlenen menfaatler olarak anlatılabilir[5]. Bir başka ifadeyle de hak, hukuk düzenince bireylere tanınan bir yetki olmanın yanı sıra devletin koruma güvencesini de içinde barındırması gerekir[6].
İfade özgürlüğü; düşündüklerimizi söz, yazı, resim veya bir başka argümanla başkalarına iletme, betimleyebilme, aktarabilme ve başkalarını kendi inanç ve düşüncelerinin doğru olduğuna inandırma, ikna etme tercih hakkı olarak ifade edilir. Bir düşünceyi, inancı, kanaati, tutumu veya duyguyu barışçı yollardan açığa vurabilmesinin özgür ortamda dile getirmesi şeklinde de tanımlanabilir[7]. Bundan da çıkarılabileceği üzere, özgürlüğün dile getirme biçiminin birçok anlatım şekli vardır. Dolayısıyla kişiler düşüncelerini dile getirirken birçok ifade ve anlatım araçlarına sahip olacaktır[8].
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. Maddesinde ifade özgürlüğü düzenlenmektedir. Buna göre ifade özgürlüğü hakkı, kamu makamları tarafından herhangi bir müdahaleye maruz kalmaksızın ve uluslararası bir biçimde, görüş sahibi olabilme, bilgi ve düşünceleri edinebilme ve yayabilme özgürlüğünü içerir[9].
Bu özgürlüklerin kullanılabilmesi, aynı zamanda bir takım ödev ve sorumlulukları da beraberinde getirir. Toprak bütünlüğü, ulusal güvenlik, kamu sağlığının korunması, suçların önlenmesi,diğer kişilerin şöhretlerinin ve haklarının muhafaza edilmesi, gizli olarak edinilen bilgi ve belgelerin ifşa edilmesinin önlenmesi, yargı makamlarının otoritesinin ve tarafsızlığının sürdürebilmesi için demokratik toplumda gerekli olan şartlara, kısıtlamalara tabi tutulabilir.
İfade Özgürlüğü Hakkının Önemi
İfade özgürlüğü, içinde birçok özgürlüğü barındırdığı bazen de başka haklarla kesiştiğinden dolayı kendisine hakların merkezi de denilebilir[10]. İfade özgürlüğü; yazılı ve sözlü beyan, sanatsal ve artistik gösteri, öznel görüntü ve görünüm tercihleri, gösteri ve yürüyüş ile toplantı yapma ve teşkilatlanma benzeri özgürlüklerin birçoğunu kapsar. Örnek olarak sadece yazınsal anlamda kitap, siir, roman yazmak değil aynı zamanda görsel olarak çizim, karikatür ve yontu ile uğraşmak, oyunlar sahneye koymak, müzik yapmak toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak sendika ve dernek kurmakta ifade biçimi olup toplu veya kişisel olarak icra edilir[11]. Ancak bu özgürlüğünde sınırları bulunmaktadır. Birey ile toplum arasındaki denge sağlanmalıdır. Bunu sağlayacak olan da kamusal otoritedir[12].
İfade Özgürlüğünün İçerik Açısından Kapsamı
İfade özgürlüğü, yalnızca bir düşünce ya da bilginin; düşünülmesi, konuşulması, açıklanması gibi eylemleri teminata bağlamakla kalmaz aynı anda kişinin bir görüşünün olması ile birllikete haber ve görüşleri alma ve verme özgürlüklerini de içerir. Aynı zamanda ifade etme biçimleri ve tarzları ile bunu ifade etme araçları da bu özgürlük kapsamında değerlendirilip güvence altına alınmalıdır[13].
İfade özgürlüğünde genellikle ifadenin içeriğine bakılarak bir ayrıma genellikle başvurulmamaktadır. Bir ifadenin işe yarayıp yaramaması, değerli ya da değersiz oluşu ticari açıdan faydalı olup olmadığı şeklinde kategorize edilmesi ifade özgürlüğü açısından önemli değildir[14]. Bunun yanı sıra diğer bütün haklar gibi ifade özgürlüğü hakkının da bir çerçevesi söz konusudur. Sınırsız ve sonsuz değildir. Bu nedenle bazı ifadeler ifade özgürlüğü hakkının kapsamına giriyorken bazıları ise girmemektedir. Bir ifadenin ifade özgürlüğünün kapsamı alanına girip girmediğine dair karar verdikten sonra bu sefer ifadenin sınırlandırılıp sınırlandırılmayacağına karar verilmesi gerekmektedir. Günümüzde ırkçılık, ayrımcılık, faşizm, savaş propagandası, hoşgörüsüzlük içeren nefret söylemleri insan hakları hukuku yönünden ifade özgürlüğü norm alanına girmeyeceği kabul görmüştür[15].
Diğer yandan gösteride bulunmak, gösteriye katılmak, bildiri ve broşür dağıtmak gibi fiiller ifade özgürlüğü kapsamına girer. Yani ifadenin içeriği nasıl anlam ifade etmiyor ise de ifadenin nasıl aktarıldığı, ifade aktarma araçları da önemli değildir. Örneğin süreli ya da süresiz matbuat, internet, radyo ve televizyon yayınları, sinema, tiyatro, heykel, filim gibi bilgi ve görüşlerin üretildiği, iletildiği, aktarıldığı araçların tümü ifade özgürlüğünün koruması ve kapsamı altındadır[16].
1. Siyasi ifadeler
İfade özgürlüğü çoğunlukla eleştirisel özgürlüğü deteminat altına almayı amaçlar. Eleştiri özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesinin yapılması gerekenen saldırgan stiller de daha çok siyasi tartışmalar da karşımıza çıkmaktadır. siyasettetartışma hürriyeti bütün demokratik sistemlerin olmazsa olmaz ilkesidir. Hükümetler sadece yasama ve yargı organları tarafından denetlenmemelidirler. Ayrıca medya ve toplumca da denetlenmesi gerekir. Hükümetler kendilerine getirilen en sert eleştirilere tolerans göstermeli aynı zamanda getirdikleri sınırlamalarla kişilerin ifade özgürlüğü üzerinde kısıtlayıcı ve olumsuz bir etkisi olmamalıdır. Siyasi ifade özgürlüğünün sağlandığı bir ortamda aynı zamanda siyasi konularda tartışma ortamı da sağlanacaktır bu da demokratik toplum olmazsa olmazıdır yapısıdır[17].
Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğü hakkı kapsamı bakımından siyasi ifadelere bakış açısını değerlendirmesi amacıyla gazeteci Bekir Coşkun kararını inceleyecek olursak; ülke genelinde birçok okuyucusu olan başvurucunun Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan merdivenlerin boyaması eylemlerini konu edinen Boyalı Merdivenler adı altında yayınlanan yazıda iktidardaki yönetime yönelik yapmış olduğu eleştiride kullandığı yönetimin rezillik ve kepazelik olduğu ve bu yönetime oy verenlerin de renk körü kişiler olarak değerlendirmesi nedeniyle hakkına ceza soruşturması ve kovuşturması yapılıp mahkemece hakkında hapis cezası verilmesi üzerine ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair yapılan bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi başvurucunun başvurusunu kabul edilebilirlik açısından değerlendirirken Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 26. ve 28. Maddelerinde zikredilen ifade ve basın özgürlüklerini kısıtlayıcı tarzdaki müdahalelerin olması halinde ilk derece mahkemelerinde verilmiş olan kararların söz konusu müdahaleyi anayasal çerçevede haklı çıkaracak şekilde konuyla ilgili ve doyurucu gerekçeleri içerip içermediğinin ve ifade özgürlüğünü sınırlama amacı ile aracı arasında demokratik toplumun kabul edebileceği makul bir dengenin bulunup bulunmadığının demokratik toplum düzeninin gerekleri açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirtip başvurucunun, şikâyetlerinin hepsinin birlikte değerlendirerek ifade ve basın özgürlükleri alanında incelenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesi başvuruyu esas yönünden incelerken, ifade özgürlüğünü tanımlamış, başkalarının fikirlerine özgürce ulaşabilmeyi, düşünce ve kanaatleri sebebi ile kınanmamayı, özgürce ifade edebilmeyi, başkalarına aktarım ve yayım yapabilmeyi içerdiğini belirtmiştir.
Mahkeme kararında gazeteci olan başvurucunun köşe yazısında dile getirdiği sözler sebebi ile cezalandırılması sebebi ile ifade özgürlüğüne aykırı hareket edildiğini beyan etmiştir. Demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü ile şan ve şöhret haklarının korunması arasındaki dengenin olması gerektiğini belirtmiştir. Başvurucuya yönelik müdahalenin Anayasa’nın 26.ve28.m.’lerine ihlal olarak değerlendirip değerlendirilemeyeceği ele alınmıştır. Başvurucunun ifadeleri incelenirken somut değerlendirme yapılıp, ifadelerin kimin tarafından, ne şekilde kullanıldığı, toplumda tartışmalara neden verip vermediğinin kıstas alınıp dengenin gözetileceği vurgulanmıştır.
İfade özgürlüğü önemli ölçüde eleştiri özgürlüğü teminata bağlamayı hedef edinmiştir. Bu sebeple, düşüncelerin ifadesi sırasında kullanılan araçların sert olması olağan karşılanabilmektedir.AİHM’in de kabul ettiği üzere, hükümetler kamu gücü olmakla taraflarına yönelik en sert eleştirileri dahi doğal karşılamak zorundadır.
Demokratik ve sağlıklı bir ülkede hükümetlerin sadece parlamento ya da yargı organınca denetlenebilmesi değil, diğer basın ve siyasi partiler gibi aktörlerce de denetlenebilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yazmış olduğu bir yazıdan dolayı fikir insanlarının cezalandırılmasının hak ihlali oluşturacağını belirtmişlerdir[18]. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında siyasi eleştiriler için kişilerin sıfatlarına, unvanlarına bağlı bir değerlendirmeyi benimsemiştir[19]. Mahkeme ifade özgürlüğüne karşı ihlallerde müdahalenin kabul edilebilirliğini yorumlarken eleştiride bulunan kişinin kimliği ile eleştirilen kişinin kimliğini, sosyal statüsünü dikkate alarak kamuya mal olmuş olup olamamasına göre ayrıma gidip kişilerin hak ve şöhretlerinin korunması kapsamında ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin demokratik toplumlarda gerekli olup olmadığı konusunda, sıradan yurttaşlarla kamuda belli başlı kişilerin, örneğin kamu görevlileri, siyasetçi ve kamuya mal olmuş sanatçılar gibi kişilerin ayrı ayrı kategorilerde değerlendirerek karar vermektedir[20].
Anayasa Mahkemesine göre demokratik toplumlarda kamuda belli başlı kişilerin siyasetçi, gazeteci gibi tanınmış insanların toplumdaki fonksiyonları sebebiyle kişilerin haklarında haber alma hakkı da değerlendirilerek eleştiriye katlanmaları gerektiğini belirtmiştir[21].
Siyasi partilerin demokrasilerde üstlendikleri önemli fonksiyonlar doğrultusunda siyasi partilerin ifade özgürlükleri daha bir önem kazanmıştır. AİHM, siyasi partilerin etkinliklerinde yapmış oldukları faaliyetleri ifade özgürlüğünün katılanların hep birlikte kullandıkları şeklinde yorumlamaktadır. Böylece siyasi partilerin 10. Maddenin getirdiği korumalardan eksiksiz olarak faydalanabileceği kanaatindedir[22]. AİHM’e göre demokrasinin esas özelliklerinden biri olan ülke sorunlarının şiddet olmadan diyalog ortamında çözümlenmesidir. Demokrasi ifade özgürlüğü ortamında geliştiğinden siyasi bir partinin demokratik kurallara uygun olarak nüfusun bir kısmının sorunlarına çözüm üretmek için siyasal düzlemde yer almak istemesinin engelleme ile karşılaşması haklı görülmemiştir[23].
2. Sanatsal ifadeler
Sanat özgürlüğü beşeriyetin gelişmesi ve medenileşmesi için zorunludur. Sanatsal değer taşıyan eserler insanlığın duygusal yönüne hitap ederek sağlıklı ve dengeli bir ruh haline sahip olmasını sağlar. Bunun yanı sıra sanatsal eserler insanlığın gelecek için oluşturduğu kültürel bir mirastır. Bu anlamda sanatsal eserlerin ciddi bir denetimden geçmesi gerekmektedir. Aksi takdirde sağlıklı bir düşünce yapısı oluşmayacağı gibi, geleceğe anlamlı bir kültürel miras bırakmak söz konusu olmaz[24].
Sanatsal ifadelerin akla getirdiği manalar kişiye göre değişiklik göstermekte olup aynı zamanda tek bir şeyi çağrıştırmamaktadır. Bu nedenlerle sanatsal ifadelerin hangi amaçla ortaya çıktığını ispatlamak ve sanatçıyı eserinden sorumlu tutmak oldukça zordur.
Anayasa’nın 27. maddesinde ifade özgürlüğünün bu kapsamdaki özelgörünümleri ayrıca özel olarak düzenleme altına alınmıştır.Herkes, bilim ve sanatıserbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama,yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.İfadesi ile kurala bağlanmaktadır. Bu hükümle, sanatsal ve akademik ifade özgürlüğü ayrıca ve açıkça güvence altına alınmış olmaktadır. Ayrıca, sanatsal ifade özgürlüğünün kullanım şekli geniştir. Bu şekilde ayrı düzenleme yapılmış olması, sınırlama rejiminin de sanatsal ifadeler yönünden daha farklı bir hukuki statü oluşturması sonucunu doğurmaktadır[25].
AİHM’e göre müstehcenlik içeren sanatsal ifadeler dahi toplum bazında farklılık gösterebilecektir. Toplumun birinde müstehcen olarak değerlendirilen sanatsal bir ifade diğer toplumda aynı karşılığı görmeyebilir [26]. Kesin sınır çizmek oldukça zordur bu noktada toplum bazında bunda ötesinde olay bazında ahlaki koruma için gerekli önlemler değişebilmektedir. Örnek verecek olursak AİHM kararlarına yansıyan bir olayda hayvanlarla cinsel görüntüler içeren resimlerin sergilenmesi hakkında cezai işlem yapılmasını ve resimlere el konulmasını değerlendirmiş olayın geçtiği ülke olan İsviçre toplumunda genel ahlaka aykırı olmadığına karar vermiştir[27].
Anayasa Mahkemesine göre ise sanat eserlerinin toplumsal yaşam için önemi ve gerekliliği göz önünde bulundurulursa sanat içerikli ifadelerde yorumlama yapılırken gereksiz ifadeler kullanılmamalıdır. Örnek verecek olursak Fatih Taş kararında; Başvurucu, bir yazar olup iki adet şiir kitabında PKK terör örgütünün faaliyetlerini övücü ifadeler içermesi nedeniyle söz konusu örgüte yardım etme suçundan cezalandırılmasının talep edildiği hakkında kamu davası açıldığını belirtmiştir. Mahkeme devletin basın ve yayın özgürlüğünü de koruması gerektiğini ancak güvenliğini de koruması gerektiğini belirtmiştir. Vatandaşların demokratik bir sistemde yönetime katılımın gerektiğini bu doğrultuda karar alma süreçlerini etkileyen şiir kitabı yazarının katkıda bulunduğunu ifade etmiştir. Hakkında açılan davayı ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmiştir[28].
3. Akademiksel ifadeler
İfade özgürlüğü hakkı akademik özgürlüklerin tartışıldığı alanlarda da doğal olarak ortaya çıkmaktadır. AİHM bu ifadelerin uzunca bir çalışmanın semeresi ve sonucunda meydana geldiğini kabul etmiş ve herhangi bir sınırlama olmaksızın bilgi ve belgeleri özgür bir şekilde yayınlama özgürlüğünü içeren akademik özgürlüklerin önemini vurgulamıştır[29].
İfade özgürlüğü ve akademik alandaki çalışmalar bağlamında ortaya çıkan bir başka sorunda kamuyu temsil eden makamlarının elinde bulundurdukları resmi nitelikteki evrak ve kayıtları akademik alanda çalışma yapmak isteyen akademisyenlerin istifadesine açıp açmamaları sorunudur. Yasal tarihi çalışmalar nedeniyle yapılan işlerle ilgili resmi bilgi ve belgelere ulaşmak ifade özgürlüğü hakkının kullanılmasının önemli bir öğesi olduğunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kabul etmiştir. Dolayısıyla akademik araştırma söz konusu ise kamu makamları ellerinde bulunan bilgi ve belgeleri, arşivleri akademisyenlerin istifadesine sunmaları onların bir yükümlüğüdür[30].
Anayasa Mahkemesine göre akademik çalışma yapan birisinin yapmış olduğu araştırmaların ve bunların yayımlamasının akademik özgürlükten bir parça olduğunda kuşku yoktur. Örneğin Kemal Gözler kararında; bir akademisyen başvurucunun kendisi hakkında internet ortamında yapılan eleştirinin hak ihlali oluşturup oluşturmadığı tartışılmıştır. Kemal Gözler, bir akademisyen olup, 2004 yılından bu yana idare hukuku alanında faaliyet gösteren bir sitenin editörü ve kurucusu olduğunu vurgulamıştır. 2013 yılında iki ayrı akademisyenin usulsüz alıntılar yaptığı iddiasıyla eleştiri içeren kitabını yayınlamıştır. Bu kitabın dijital kopyalarını internet sitesinde paylaşmıştır. Bu paylaşım sonrası müşteki mahkemeye başvurarak kişilik haklarının ihlal edildiğini ve erişimin engellenmesini talep etmiştir. Anayasa mahkemesi bu başvuruyu kabul edilebilir bulmuş AİHM’in görüşünü benimseyerek akademik çalışma yapanların uzmanlık konularındaki görüş ve fikirlerinin de ifade özgürlüğü kapsamına girdiğini ve hak ihlali oluşturacağına karar vermiştir[31].
4. Ticari ifadeler
Ticari ibareler içeren ve reklam niteliğindeki ifadeler barındıran şeyler ifade özgürlüğünün koruma alanı içindedir. Bu koruma diğer haklar kadar geniş kapsamlı değildir. Anayasa Mahkemesi tanıtımlarda kişilerin kamu sağlığını etkileyici ifadeler kullanmasını, tercihlerinde piyasada etkili olacak ve sağlıkla ilgili yanlış yönlendirecek reklamları ifade özgürlüğünün ihlali sebebi saymıştır[32].
Ticari ifadeler konusundaki sınırlamalar önemli ölçüde kişilerin haklarını korunması amaçlı yapılmaktadır. Bunlar çoğunlukla haksız rekabetin, yanıltıcı reklamların önlenmesi amacıyla getirilen sınırlamalardır.
5. Dinsel ve ahlaksal konularla ilgili ifadeler
İfade özgürlüğü içeriğinde ortaya atılan başka bir ifade türü de dini ve ahlaki ifadelerdir. Dini ve ahlaki konular toplumdan topluma değişiklik göstermektedir.
Hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem de Anayasa Mahkemesi müstehcenlik kavramını ahlaki problemleri ifade etmek için kullanmışlar ancak bu kavramın çok belirsiz bir ifade olup, kişi bazında değişebileceğini ileri sürmüşlerdir.
Bu hususta Anayasa Mahkemesinden İrfan Sancı kararını inceleyecek olursak; William S. Burroughs isimli Alman deneme ve roman yazarının Yumuşak Makine isimli romanının çevirisini basan yayın evi müdürü ve ortağı olan başvurucu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu müstehcen yayınların yayımlanmasına aracılık etmek suçlamasıyla soruşturma başlatmış yayınevi hakkında dava açmış iddianamede yayın evinin bastığı çevirinin yazarının Beantik Kuşağı olarak anılan edebi bir akımın ileri gelen üyelerinden biri olduğu söz konusu akımın geri kafalı olarak niteledikleri topluma olan yabancılaşmalarını anlatırken uyuşturucuyu, caz müziğini, cinselliği yada Zen Budacılık yoluyla kişisel kurtuluşu ve arınmayı savunmaktadır. Bu nedenle yazmış olduğu eserinde bu doğrultuda yazılmış olabileceği, böyle bir eserinde toplumun ahlaki değerlerini yok ettiğini iddia etmiştir.
İfade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunan başvurucunun dosyası Anayasa Mahkemesinin önüne geldiğinde mahkeme, fikirlerin ve sanatın kamuoyunda özgürce açıklanabilmesi ve yayımlanabilmesinin Anayasamızın 27. Maddesinde hususi olarak koruma altına alındığı, bir edebi eseri ortaya koyan onu yayımlayan bu hususta hususi çaba sarf eden kişilerin ifade özgürlüklerine devletin gereksiz müdahalelerden kaçınma yükümlülüğü hususunda daha dikkatli davranması gerektiğine karar vererek ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine dair karar vermiştir[33].
6. Nefret içerikli söylem ve şiddete teşvik eden ifadeler
Nefret söylemi kavramını tanımlamak zor ve sınırlarını belirlemek mümkün değildir. Nefret söyleminin nadir tanımlarından biri Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesince kabul edilen bir tavsiye kararında yapılmış, yabancı düşmanlığını ırkçı, nefret, düşmanlık, hoşgörüsüzlük biçimlerini ifade eden ve yayan davranış biçimi olarak tanımlanmıştır[34].
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nefretsöylemini, dolaylı olmayan zararmeydana getiren ifade tarzı olarak tanımlamıştır. Demokratik toplumlarda hoşgörü ve insan onurunun gözetilmesi gerektiğinden gerekirse nefreti kışkırtan hoşgörüsüzlüğe ilişkin her türlü ifade biçiminin (Örneğin; ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam korkusu, antisemitizm, faşist milliyetçilik ve azınlıklara veya göçmenlere dayatılan ayrımcılık gibi) yasaklanabileceğini kabul edilmiştir[35].
Nefret söylemi bazen diğer haklar ile çelişebilir Anayasa Sinem Hun Kararında; Başvurucunun medyada biomen isimli şampuanın reklam filminde kadınlara karşı içerdiğini, Hitler’li şampuan reklamı olarak bilindiğini Yahudilere karşı nefret söylemi içerdiğini ifade etmiştir. Bu anlamda suçluyu övme halkın bir kısmını aşağılama suçlarını oluşturduğunu idda etmiştir. Reklam şirketleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Savcılık makamı takipsizlik kararı vermiştir.
Anayasa Mahkemesi demokrasiyi tanımlarken en geniş anlamda temel hak ve özgürlüklerin güvence altında tutulduğu rejim olduğunu belirtmiştir. Bu özgürlüklerin özüne dokunulmaz ve kullanılamayacak hale getiren sınırlamalar demokratik toplumla bağdaşmaz , özüne dokunmamak şartıyla temel hak ve özgürlükler ancak belli hallerde demokratik düzenin devam ettirilebilmesi için gerektiğinde kanunla sınırlandırılır. Bu anlamda sınırlama hakkın kullanılmasını durdurur, güçleştirir etkisiz hale getirirse ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil eder. Basın özgürlüğünü kullanan kişiler çoğulculuk, hoşgörü açık fikirli olma gibi temel ilkeleri yerine getirirler. Şiddete yöneltme olmadığı sürece basın özgürlüğü uyarınca görüşlerin dile getirilmesi veya bunların dile getiriliş biçimi kabul edilemez ise de ifade özgürlüğünün kullanılması engellenmemeli ve sınırlandırılmamalıdır. Hukuk devleti ilkesi gereği demokratik toplumda farklı düşünceler ifade edilmelidir. Basın yoluyla kullanılan ifade özgürlüğü sırf dile getiriş biçimi nedeniyle kabul edilemez bulunduğundan dolayı kişiler hakkında ceza soruşturması açılması ve ceza verilmesi yerinde değildir. Zira aksi durumda kamu oyunu ilgilendiren konularda gazeteciler yorum yapmaktan kaçınacaktır[36].
İfade Özgürlüğünün Kullanıldığı Araçlar Bakımından Kapsamı
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin ifade özgürlüğü hakkına kazandırdıkları sadece ve sadece açıklanan ifadenin içeriği bakımından değil, ayrıca bilgi ve düşüncelerin dile getiriliş biçimi, ulaştırılması, iletilmesi gibi farklı biçim ve araçları da kapsar. Bir başka deyişle İfade özgürlüğü hakkı bir düşüncenin karikatür, resim, kitap, broşür, heykel, müzik, film, sinama gibi araçlarla iletilmesi, iletimine de tepkisiz kalma şeklinde negatif yönünü de kapsar.
Anayasamızın da AİHS ile benzer bir yaklaşıma sahip olduğu söylenebilir. Anayasa 26. Maddesinden ifade özgürlüğünden sadece ifadenin içeriğini değil içeriğin kullanıldığı aracı da koruduğu anlaşılmaktadır. Bu maddeye göre herkesin düşüncelerini yazı, resim veya sözle yada başka araçlarla açıklama yapma ve yayım hakkına sahiptir. Bu özgürlük aynı anda otoritenin müdahalesi olmadan haber alma fikir alma ve verme özgürlüklerini de içerir. Anayasa başka bir ifadeyle araçları arttırmış radyo ve televizyon yayıncılığını, gösterileri, basın açıklaması yapmayı hatta açlık grevi yapmayı dahi koruma altına almıştır[37].
23.01.2014 tarihli Anayasa Mahkemesinin Emin Aydın Kararında, başvurucunun yerel yayında yazdığı köşe yazısı nedeniyle soruşturma yapılması ve sonucunda ceza almasının ifade ve basın özgürlüğünün ihlali anlamına geleceğini ileri sürmüş tazminat talep etmiştir. Mahkeme değerlendirme yaparken bir düşünceye ve bir ifadeye sahip olabilme özgürlüğünün her halükarda, açıklama yapma ve yayım yapma, habere ve görüşe erişme ve paylaşma özgürlüklerini de kapsadığını ifade etmiştir. Bu kapsamda kişilerin haber ve bilgilere başkalarının fikirlerine ulaşma, bunlardan dolayı ayıplanmama, çeşitli vasıtalarla düşüncelerini ifade etme ve başkalarına aktarma hakkını da içerir. Anayasa da düşünce ve kanaatlerle birlikte bunların ifade tarzları ve araçları da teminat altına alınmıştır. Bu araçlar görsel ve yazınsal yolları ifade eder, bilgi ve haber alma eleştiri yayma ve dağıtma hakkını da içerir[38].
Bilgi ve düşünceleri elde etme ve bunları iletme günümüzün teknolojisiyle çok daha yaygın hale gelmiştir. Bu mevzudaki en büyük tartışmaysa internette geçen ifadelerin koruma alanında olup olmadığıdır. İnternetin kişiler arasındaki iletişimde bir araç olarak değerlendirilmesi hususunda Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi benzer görüşleri savunmaktadır. Mahkemeler sosyal medyayı ve interneti günümüzün iletişim aracı olarak görmektedir.internet yayınlarının engellenmesi ya da internet bağlantılı uygulamaların bazılarına erişimin yasaklanmasını ifade özgürlüğü kapsamında koruma altına almışlardır.
Bu hususta Anayasa Mahkemesinin; Yaman Akdeniz ve Diğerlerine ilişkin 02.04.2014 tarihli kararında, Başvurucuların, twitter.com isimli bir sosyal medya platformu olan internet sitesinin faal olarak kullanıcılarıdırlar. Türkiye İletişim Başkanlığı (TİB), İstanbul Anadolu 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/795 Esas sayılı ve 3.2.2014 tarihli kararlarına dayanarak uyguladığı tedbirle twitter.com adresine ulaşımı engellenmiştir. Mahkeme; sosyal medya uygulamaları ile fikirlerin, düşüncelerin ve haberlerin yayınlanmasının, yayılmasının teminatı olan basın özgürlüğünü kullanma araçlarından olduğunu belirtilerek modern demokratik sistemlerde ilk olarak ifade özgürlüğü olmak üzere diğer bütün temel hak ve özgürlüklerin kullanılabilmesi açısından internetin önemli bir araç olduğundan bahisle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir[39].
İnternette bulunan paylaşımların denetlenebilmesi konusu toplumun bir kısmına özgürlüğü sınırlandırma olarak telakki edilse de sosyal medyanın, internetin denetlenmesi gerekir. Hatta denetimin uluslararası bir dayanışma ile yapılması gerekir zira her ülkenin her ne kadar kendilerine özgü gelenekleri, örf ve adetleri olsa bile çocuklar açısından internet ortamında bulunan çocuk pornografisi ve benzeri paylaşımlar dünyadaki bütün çocukları için mahzurlu olmaktadır. Bunun yanı sıra internet ve bilişim sistemleri aracı kılınarak gerçekleştirilen dolandırıcılık eylemleri ile etkin bir şekilde mücadele edilebilmesi de internet kullanımının orantılı düzeyde denetimini gerektiren sebeplerin arasında gelmektedir.
İfade Özgürlüğü Kapsadığı Haklar
1. Genel olarak
İfade özgürlüğü hakkı demokratik toplumların en önemli şartı olup, yönetimin devamı ile AHİS ile teminat altına alınmış hak ve hürriyetlerin hayatiyetlerini devam ettirebilmesi için gerekliliğidir[40].
İfade özgürlüğü hakkı AİHS’e göre, kamu otoritelerinin engellemesi ya da karışması olmadan bir fikiri benimseme, bir haberi ve fikri elde etme, ve bunları yayabilme özgürlüklerini de kapsar. İfade özgürlüğü, birçok hakkı içeren sözleşmenin amacına uygun olarak önüne gelen davalardaki hak ihlallerin konusunu da oluşturur[41].
Anayasada ifade özgürlüğü ile ilgili birçok anayasal ve yasal düzenlemeler bulunur. İfade özgürlüğünün araçlarının kullanılması bakımından hem de ifade özgürlüğünü kullanma şekli açısından farklı düzenlemeler mevcuttur. Başta basın özgürlüğü olmak üzere Anayasada oldukça kapsamlı düzenlemeler mevcuttur. İfade özgürlüğü ile bağlantılı olarak sanatsal ifadeler açısından da düzenlemelere gidilmiştir[42].
Anayasa Mahkemesi’nin istikrar bulan kararlarına göre ifade özgürlüğünün alanındaki haklar AİHM kararları ile birçok yönden uyuşma göstermektedir. Anayasa Mahkemesi bunu; düşüncelere ve kanaatlere sahip olma aynı zamanda bu düşünce ve kanaati açıklayabilme ve yayabilme özgürlüğünü de içermektedir. Bu kapsamda ifade özgürlüğü kişilerin özgürce habere ve bilgiye ulaşma, başkalarının düşüncelerine ulaşma, kişinin kendi düşüncelerinden dolayı ayıplanmama, düşüncelerini serbestçe ifade etme, anlatma ve savunabilme ile yayma hakkını da içerir[43].
2. Kanaat sahibi olma hakkı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 25. Maddesi uyarınca göre her kişi düşünce ve kanaatlerini açıklama özgürlüğüne sahiptir. Hangi sebeple olursa olsun kimse düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Bu düşüncelerinden dolayı ayıplanıp suçlanamaz. Anayasanın bu düzenlemesi ile; bir düşünceye, bir fikre sahip olmak ile o düşünceyi ve fikri ifade etmek arasında bir ayrıma gidildiği kabul edilmelidir. Kanaat sahibi olma hakkı ise inandığı bir şeyi dile getirme, inanmadığını saklama, bildiğini dillendirmeme hakkı olmak üzere üç hak olarak ele alınır[44].
İfade özgürlüğü içeriğinde kanaat sahibi olma hakkını da barındırmaktadır. Örnek verecek olursak siyasi partiye üyeliği nedeniyle kamu görevlisinin görevine son verilmesi kanaat hakkı kapsamında yüksek mahkeme tarafından müdahale kapsamında sayılır[45]. Böylece AİHM’in görüşü fikir sahip olma hakkının, ifade özgürlüğünün düzenlendiği 10. Maddesinde koruma altında olduğudur.
Kişinin bir kanaate sahip olabilme özgürlüğü, hangi konuda olsa da kişinin inandığı içselleştirdiği ve öğrendiği bilgiler arasından doğru olarak gördüğünü seçebilmesidir. Bu alanlar dini, siyasi, ekonomik, felsefi olabilir. Tercih edebilme, ifade özgürlüğünün ön şartı sayılarak, mutlak anlamda koruma altına alınmıştır[46]. Bu hakkın sınırlanması demokratik toplumun doğasına da ters düşer[47].
Demokratik toplum yeknesak olmayıp; zıtlıklar içinde düşünsel ve örgütsel düzeyde siyasi çatışmaların sürekliliği içerisinde bir dengeye sahiptir[48]. Bu nedenle devletin tek taraflı malumat yayması, bir takım fikirlere sahip bireyleri diğerlerine karşı kayırması, fikir edinme ve o fikri savunma özgürlüğü açısından esaslı ve kabulü mümkün olmayan bir ortam oluşturur[49].
3. Bilgi ve fikirlere erişim hakkı
İfade özgürlüğü kapsamında korun haklardan biride bilgi ve düşüncelere erişim hakkıdır. Anayasa Mahkemesi kişilerin mevcut bilgiye ulaşabileceği esnada ulaşımının engellenmesini ifade özgürlüğü ihlali saymıştır. Yine mahkeme her türlü iletişim aracını bu kapsama almış hepsine erişimin engellenmesini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Aksi halde oto sansüre sebebiyet verileceğinden basın özgürlüğü zedelenecektir[50].
4. Bilgi ve fikirleri açıklama hakkı
İfade özgürlüğünün en önemli bölümü düşünceyi açıklama özgürlüğüdür[51]. Devlet ile vatandaşları çatıştıran husus budur.
Düşünce özgürlüğü, sadece ve sadece ifadenin özgürce açıklanabilmesi halinde vücut ve mana ifade eder. Kişi ruh dünyasında oluşan fikirleri ifade edemiyor ya da başkalarına iletemiyorsa, düşünce özgürlüğünden bahsedilemez. Demokratik rejimlerde devletler, düşünce ve fikirlerin yayımını engellememeli aksine herkesin kolaylıkla ulaşabilmesini sağlayıcı tedbirler alması gerekir[52]. Demokrasilerde düşünce özgürlüğünün ilk koşulu; ifade açıklama hakkının sınırsızlığına bağlıdır[53]. Ayrıca devlet kitap, dergi, gazete ve diğer yayın organlarında anlatılan düşüncelerin açıklanmasını engellememeli bu hususta tedbirler almalıdır[54].
5. Bilgi edinme hakkı
Bilgiye erişme ve onu edinme hakkı, kişilerin kendisi ile ilgili devletçe muhafaza edilen bilgilere erişebilme, kendisi hakkına olmayan bilgilere erişim hakkını, kendisi ile ilgili olmamakla beraber kamu yararı taşıyan, kamuya mal olmuş konularda bilgilendirilme hakkı gibi çeşitli versiyonları bulunmaktadır[55].
Anayasa’nın 74 maddesi gereğince herkesin bilgi edinme hakkı ve bu hakkı kullanma şekli yasa ile düzenlenir. Böylece hakkın kullanımı için anayasada mevcut bir sınırlama olmamakla beraber kanunla sınırlama yapılabileceği belirtilmiştir[56].
Anayasa Mahkemesi, 30.09.2020 tarihli Ahmet Kılıçelli kararında; dilekçe hakkı ve bilgi edinme hakkını ele almıştır. Başvurucunun kalmış olduğu cezaevinden başka bir ceza evine nakil talepli dilekçesinin işleme konulmayarak ilgili makama gönderilmemesini kişilerin kamu makamlarına taleplerini iletme hakkı olan dilekçe hakkını engellediğini belirtmiştir. Kişinin adalet arayışı içinde olup nakil talebinin değerlendirmesini içeren dilekçe hakkının hak arama özgürlüklerinden biri olduğunu korunması gerektiğini belirtmiştir. Demokratik toplumlarda şeffaf yönetim ilkesi gereği kişilerin kendilerini ilgilendiren mevzularda bilgi edinebilme hakkına ve özgürlüğüne sahip olduğunu, hukukun üstünlüğü ilkesinin bunu gerektirdiğini, dilekçe hakkını da bilgi edinme hakkı çerçevesinde temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulamıştır[57].
6. Basın özgürlüğü
Zamanımızda bireysel ifade özgürlüğünün yerini büyük çoğunlukla kitle iletişim özgürlüğüne bırakmaktadır. İfade özgürlüğünün yansıma aracı olan basın kamuoyunu ilgilendiren konularda bilgi verme, belli bir kamuoyu oluşturma, kamuoyuyla alakalı konularda bilgi verme basının işlevlerindendir. Basın hürriyeti aynı zamanda topluma siyasilerin düşüncelerini tanıtma ve fikir verme görevi de görür[58]. Yani basının amaçlarından birisi halkın toplumsal konularda bilgi ve fikir sahibi olmasını sağlamaktadır[59].
Basın hürriyetinden söz edilebilmesi için, vatandaşların haber alma, yorum, eleştiri ve bunları yayınlama haklarına sahip olmaları gerekmektedir. Kişilerin haber alma hakkı habere ulaşma hakkını da içerir. Habere ulaşma hakkı özetle habere ilişkin bilgilerin özgürce toparlanabilmesini de içerir.
Bir başka ifadeyle basın özgürlüğü hakkı neleri içerdiğini sorduğumuzda; karikatür, gazete, mecmua, kitap gibi yayın araçlarını ile bunların içerdiği düşünceleri, kanaatleri yorumlama ve eleştirme hakkını, yayınını ve dağıtımını içerdiği sonucuna ulaşırız[60].
Basın özgürlüğü ile ifade özgürlüğü büyük çoğunlukla bir aradadır. Birisi ihlal edildiğinde diğeri de ihlal edilir.
Anayasa Mahkemesi Can Dündar ve Erdem Gül Başvurusunda, basının özgürlüğü hakkında yapmış olduğu değerlendirmede; gazetecilik etiği ile basın özgürlüğünü birlikte değerlendirmiştir. Bu anlamda yazılı yada görsel basının haber alama ve yayımlama hakkını koruyup kollayan basın özgürlüğünün aynı zamanda demokratik toplumlarda halkın haber ve fikirlere kolaylıkla ve doğrudan ulaşabilme özgürlüğünü de kapsadığı ifade edilmiştir. Bu özgürlük çoğulculuk anlayışını destekler niteliktedir. Haber ve kanaatlerin özgürce yayılabilmesi toplumun gözetleyici olmasını ve devlette şeffaflık denetlenebilmeyi sağlamaktadır[61].
7. Eleştiri hakkı
Anayasa Mahkemesi, gazeteci Berkir Coşkun Kararında; başvurucununulusal bir gazetede köşe yazarı olarak çalıştığı, köşesinde yazmış olduğu bir makale nedeniyle ceza kovuşturmasına tabi tutulup cezalandırılmasına karar verilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğü hakkı ile basın özgürlüğü haklarının ihlal edildiğin zira başvuruya konu makalede gündelik ve makalenin yazıldığı dönemi ilgilndiren siyasi bir eleştiride bulunduğunu, iddia edildiği gibi herhangi bir milletvekilini hedefe koymadığınıı, siyasetçilerin üstlenmiş oldukları görev ve faaliyetleri gereği diğer vatandaşlardan daha tahammülkâr ve hoşgörülü olması gerektiğinden dolayı Anayasa’mızın 26. ve 28. Maddeleri uyarınca teminatı olduğu ifade özgürlüğü ve onun adeta mütemmim cüzü olan yani bir başka yansıması olan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine, dair yapmış olduğu başvuruya ilişkin Mahkemenin değerlendirmesinde; başvurucu olan gazetecinin hükümete yönelik politik eleştirileri için söylediği sözlerden dolayı cezalandırılmasının ifade özgürlüğüne müdahale olarak değerlendirilebilmesi için basının bilgi ve fikir iletme yükümlülüğü ile ifade özgürlüğü müdahalesinin orantılı olmasına, müdahalenin inandırıcı olmasına gerek vardır. Demokratik toplumlarda bilgi ve fikir iletme özgürlüğü basın özgürlüğünün güvencesidir. Bu özgürlük kapsamında gazete ve dergi, kitap gibi araçlar kullanılır. Basın mensupları düşüncelerini barış dolu bir ortamda ve serbest iradesiyle ifade edebilmelidir. Eleştiri yapabilme özgürlüğünün güvencesi ifade özgürlüğüdür. Düşünce açıklama ve yayma esnasında kullanılan kelimelerin sert olması aslen işin ruhunda vardır. Bu da doğal karşılanmalıdır. Başvurucu yazmış olduğu makalede kendi görüşünü ifade etmiş ülkemizde yaşanan bir takım çevre sorunlarına ayrıksı bir şekilde dikkat çekme amaçlı yapılan eyleme destek olma ve yapılan bu eylemlere karşı olan kişi ve kurumları eleştirmenin kamu yararı ile ilgili bir konu olduğu ortadadır. Özel kişilere nazaran hükümet ve siyasetçilere yönelik eleştirilerin sınırı daha geniş hak ihlali içerdiği belirtilmiştir[62].
AİHM’in yerleşik içtihatlarında vurgulandığı üzere kamu gücüne sahip olan hükümetler tarafına yöneltilen eleştirileri hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Demokratik toplumlarda hükümetler parlamentolar, idari ve anayasal yargı organlarıca denetlenmekle kalmaz, duyarlı sivil toplum örgütleri, basın organları ve siyasi partiler tarafından da denetlenir[63].
AİHM’in de bazı görüşler eleştiri hakkını genişletecek şekilde yorumlayarak bu bağlamda hiddetlenmeyi de eleşti hakkının sınırları içinden saymıştır. Hiddetlenme eylemine ilişkin Janowski/Polonya davasında kaleme alınan karşıt görüşe göre, sokaklarda satış yapan işportacılar, tezgâhlarını kaldırmalarını söyleyen zabıta görevlileriyle girdikleri sözlü tartışmada zabıtalara, “aptal, hödük” dedikleri için haklarında ceza kovuşturması yapılıp ceza almışlardır. Söz konusu olay AİHM de görüşüldüğünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemsi yargılamaya konu sözlerin hakaret içerdiği konusunda oy çokluğuna varmış ama hakimlerden Bratza Büyük Daire’nin tutumunu eleştirmiş yazmış olduğu karşıt görüşünde; ifade özgürlüğün bir miktar abartmanın yanı sıra hiddetlenme hakkını da koruması gerektiği görüşünü savunmuştur.
İfade Özgürlüğünün Sınırlandırılması
İfade özgürlüğü demokrasiler de olmazsa olmaz bir şart olduğu kuşkusuzdur. Basın özgürlüğü ise ifade özgürlüğü kapsamında daha geniş ve korumalı bir alandır. Her iki özgürlük Anayasa ve AHİS’tebelirli kriterlerle sınırlandırılan ancak özgürlüğü tamamen kaldırmayan özgürlüklerdendir.
Bu bağlamda Anayasamızınnın 26/2. Maddesi ile 28/5. Maddesi uyarınca ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü; milli güvenlik, suçların önlenmesi, suçluların yakalanması ve cezalandırılması, devlet sırrı niteliğindeki belge ve bilgilerin açıklanmaması ve açıklanmamasının önlenmesi amaçlarıyla sınırlandırılabilir. Bu hususlar gözetilerek milli güvenlik söz konusu olduğunda devlete hususi özel bilgi ve belgelerin basın yayın yoluyla ifşa edilmesinin suç olarak tanzim edilerek sonrasında cezalandırılmasına imkan verilir. Bu doğrultuda soruşturma ve kovuşturmalar da eylemi yapan basın mensuplarının Anayasa’nın 13. Maddesi uyarınca tutuklanabilmesinin kabul edilebilir olduğu belirtilmiştir. AİHM’e göre bu husus gazeteciliğin etiği ile bağdaşmamaktadır. Gazeteciler görevlerini yaparlarken gazetecilik örf ve etiğine uygun hareket etmelidirler.
Diğer taraftan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı da anayasada teminat altına alınan haklardandır. Doğal olarak bu hak da hiçbir zaman mutlak olmayan ve hakkın özüne dokunulmadan kanunlarla sınırlanabilen haklardandır. Anayasanın 19. Maddesi uyarınca, herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahiptir. Kişilerin özgürlüklerinden hangi hallerde mahrum bırakılabileceği hangi hallerde haklarının sınırlandırılabileceği ancak kanun ile düzenlenebilecektir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kişinin suç işlediğine ilişkin kuvvetli izlerin bulunduğu takdirde ve ancak kaçmamalarını, delillerin yok edilmemesini veya değiştirmemesini sağlamak amacıyla yada bunlar gibi tutuklamayı gerektiren kanunda sayılan diğer durumlarda yetkili hâkimin kararıyla tutuklanabileceklerini düzenlemiştir. Buna göre tutuklama tedbirinin uygulanmasının en önemli sebebi suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığıdır. Bundan dolayı karşılaşılan her somut durumda şüphelinin üzerine atılan suçun inandırıcı deliller ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda 5271 sayılı kanunun 100. üncü maddesinde tutuklama tedbirinin sebepleri gösterilmiştir.
İfade Özgürlüğü Hakkının Sınırlandırması Rejimi
İfade özgürlüğü hakkı önemli bir demokratik haklardan olsa da mutlak hak değildir. Bir takım sınırlamalara tabi tutulmaktadır. Yani devletin müdahale etmesi söz konusu olabilmektedir. Söz konusu müdahalenin meşru kabul edilebilmesi için sözleşmenin 10/2. Maddesinde sayılan kriterlere uyumlu olmalıdır [64].
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/2. Maddesinde sayılan kısıtlamaların vazgeçilmez şartı, özgürlüklere ilişkin sınırlamaların kanunla düzenlenmiş olmasıdır. Bu anlamda haklar sınırlandırılırken öncesinde kanuni düzenlemelerin olması gerekmekte bu düzenlemeler ise yazılı olan kanun, tüzük, yönetmelik ile olabileceği gibi yazılı olmayan kurallarla da olabilir. Bu kuralları ülkelerin kendisi iç hukukları ile belirler. Söz konusu sınırlandırmaların kanunla düzenlenmiş olması vatandaşlar için öngörülebilir ve ulaşılabilir olmasını sağlar. Sınırlamaların ulaşılabilirliği vatandaşların haklarının sınırlarını olması gerektiğince bilmesini sağlarken öngörülebilir olması da haklarının sınırlarını bilen kişilerin buna göre davranışlarını ayarlamalarını sağlar böylece davranışının sonuçlarını önceden öngörebilir[65].
AİHS’e göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasının genel kriteri, sınırlamanın demokratik toplum gerekliliklerine uygun olmasıdır. Kriter olarak demokratik toplum gerekliliklerini benimsemek, sınırlandırmanın kabul edilebilirliğini sağlar. Bu kriter sözleşmenin en doğal şartı olarak kabul edilmektedir[66].
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidemokratik toplumun yapısal özelliklerini Kayasu/Türkiye Kararındaincelemiştir. ifade özgürlüğünün demokratik toplumlarda temel esas olduğunu gelişmenin en önemlisi toplumdaki bireylerin gelişmesinin buna bağlı olduğunu vurgulamıştır. Sözleşmenin 10. Maddesine göre bu sınırlar dahilinde değerlendirme yapmış yalnızca aleyhe olanlar için değil lehe kabul edilen, zararsız, alakasız haber, düşünceler içinde uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Demokratik toplumda açık fikirlilik, hoşgörü, çoğulcu yaklaşım olması gereken unsurlardır. 10. maddede teminat olan bu hak, bazı sınırlandırmalara bağlı olsa da, bu sınırlandırmalar geniş yorumlanmamalı, hak karşı tarafı iknayı sağlayan gerekçeler içermelidir[67].
Anayasanın 13. Maddesi uyarınca temel hak ve hürriyetler sadece yasayla sınırlandırılabilir. Yasayla öngörülmeyen yeni kısıtlama getirmemek koşuluyla temel hak ve hürriyetler bağlamında hakkın kullanılmasını zorlaştırıcı olmayan düzenlemeler Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yapılabilecektir[68].
1. Sınırlandırmanın kanunen öngörülmüş olması
Sözleşme’nin 10. maddesinin (2) numaralı fıkrasında belirtilen kısıtlamaların en temel ve olmazsa olmaz şartı, sınırlamanın kanunen (hukuken) öngörülmüş olmasıdır[69].
Sözleşme de kanun kavramına ilişkin, şekli veya maddi ayırımından hangisinin tercih edileni hususunda izah bulunmamaktadır[70]. Ancak komisyon; yasama organının verdiği açık bir yetkiyle idarenin tüzük, yönetmelik, tamim gibi düzenleyici işlemleri ile getirilen sınırlandırmaların Sözleşmenin amacına uygun olduğuna karar vermiştir. Mahkeme ise bir kararında, yapılan müdahalenin Sözleşme deki kanunilik ilkesine uymadığı iddiası karşısında; yasa kavramının hem yazılı hukuku hem de yazılı olmayan örf-adet hukukunu kapsadığını belirtmiştir[71]. Ancak olması gereken kısıtlamaların yasama organı tarafından kabul edilmiş bir kanunla düzenlenmesidir[72].
Anayasanın 119, 120, 121. ve 122. maddelerinde düzenlenen, olağanüstü halin ilan edildiği durumlarda, savaş ve sıkıyönetim durumlarında, yetki kanunu olmadan temel haklar ve özgürlükler ile ilgili olarak kanun hükmünde kararname ile durumun gerektirdiği ölçüde tedbirleri alma yetkisini yürütme organına bırakılmıştır[73].
2. Sınırlandırmanın demokratik toplum düzeninin icaplarına uyumlu olmalı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde demokratik toplum tabiriyle sözleşmenin temelini oluşturan ve özgürlüklerin ve özgürlüklerin orantısız olarak sınırlandırılmasının önüne geçen bir kavramdır[74]. Yani sınırlamaların sınırını belirtmektedir. Bu nedenle demokratik toplumun gerekleri nelerdir temel haklar ve hürriyetler açısından özellikle ifade özgürlüğü açısından önem arz etmektedir.
Yüksek Mahkeme demokratik toplum kavramını ve ne anlaşılması gerektiğini Handyside/Birleşik Krallık kararında izah etmiştir. Mahkemeye göre düşünceyi açıklama özgürlüğü demokratik bir toplumun temel unsurlarındandır. İfade özgürlüğü hoşgörü ile karşılanan yada saldırgan olmayan yada önemsiz görülen haberlerin ötesinde devlete yada toplumun bir kesimine karşı onları sarsıcı ve rahatsız eden düşünceler içinde geçerlidir[75]. Demokratik toplumun olmazsa olamaz belirleyici unsurları, ifade özgürlüğü, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliktir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, AHİS’in 10. Maddesinde ifade özgürlüğünün kapsamını belirtmiş, demokratik toplumun ana unsuru şeklinde görmüş toplumun ve belli bir kısmını şaşırtıcı söz ve haberleri de içermesi gerektiğini her zaman gündeme getirmiştir. Bir taraftan da bu özgürlüğün sınırsız olmadığını devletin bu maddedeki yasal amaçlarla sınırlama yapmasının zorunlu olduğunu ancak bu zorunluluğun toplumsal gereklilik olduğunda orantılı olması gerektiğini ifade etmiştir[76].AHİM hemen hemen ifade özgürlüğü ile ilgili tüm kararlarında bu ilkeleri tekrardan saymıştır. Mahkeme çoğulculuk kavramını kurumsal çoğulculuk değil ideolojik anlamda çoğulculuk olarak kabul etmektedir.
İdeolojik çoğulculuk kavramı, her şeyden önce hoşgörü kavramı ile bütünleşen ve onunla tamamlanan bir kavram olarak, genel anlamda, hak ve özgürlüklerin varlığı, düşünce özgürlüğünün sağlanması ile gerçekleşir. Ancak demokrasiye zarar verecek eylem ve etkinlikler için ifade özgürlüğü araç olarak kullanılamaz[77].
Yüksek Mahkeme, demokratik toplumda zorunluluk şartının incelenmesinde zorunlu toplumsal ihtiyacın gerekli olduğunu, bu gerekliliğinde kanıtlanması şartının olduğunu belirtmiştir. Yeterli ve ikna edici gerekçe olduğunda müdahaleyi zorunlu kılan sınırlamanın toplumsal ve kişisel faydalar arasında dengeli olması gerektiğini, tercih yapılırken her somut olayda ayrı değerlendirme yapılma zorunluluğu bulunduğunu belirtmiştir[78].
Demokratik toplumun gereksinimleri, sınırlandırmanın kabul edilebilirliği hususunda kriterdir. Bu kriter, Sözleşme’nin önsözünde de yer almakta ve Sözleşme’nin geneline hâkim bir ilke olarak önemli bir fonksiyon ifa etmektedir[79].
3. Ölçülü olmalı
Sınırlamada ulaşılması hedeflenen amaçlar ile bu amaç için kullanılan araçlar arasında belli bir muvazenenin gerekliliğini anlatan orantılılık ilkesi,esas olarak demokratik toplumun bir gereği olarak ortaya çıkmıştır[80].
Mahkemece yapılan orantılılık değerlendirmesinde, araç ile amaç muvazenesi olması aranırken, devlet tarafından başka tedbirler alınıp alınmadığı, tedbirler kaldırıldığı takdirde söz konusu sınırlamanın yürürlüğe girmesi halinde temel hakların ve hürriyetlerin ihlal edilmesi olasılıkları, tedbiri alan resmi makamların izledikleri metotlar, sınırlamanın keyfiyeti, genel karakteri, yaygınlığı, uygulama alanı ve muhtemel zarar verici sonuçlar, bir bütün halinde ele alınıp incelenmektedir[81].
Ölçülülük ilkesi anayasanın 13 ve 15. maddesinde yer verilmiştir. Ölçülülük prensibi temel hakların ve hürriyetlerin sınırlandırılması sırasında, amaç ile araç arasında muvazeneli bir dengeli bir ilişkinin varlığını zorunlu kılmaktadır. Sınırlandırma amacıyla sınırlandırma aracının arasında uyumluluk, lüzumluluk ve orantılılık açısından bir muvazene sağlanmalıdır[82].
Bu bağlamda sınırlayıcı tedbirin hedeflenen gayeyi yerine getirmeye elverişli olması gerekir. Ayrıca sınırlayıcı tedbirin hedeflenen gayeyi gerçekleştirmek için lüzumlu olması ve sınırlayıcı tedbirle hedeflenen gayearasında makul ve orantılı bir muvazenenin olması gerekmektedir[83].
Ölçülülük prensibine uygunluk denetlemesinde asıl olarak korunması istenilen kamu yararı ile bu yararı muhafaza etmek için ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların ne ölçüde gerekli olduğu hususu karşı karşıya gelmektedir[84].
Anayasa Mahkemesinin ölçülülük prensibine yönelik ilk defa 1986/27 sayılı kararında gerekli ilkeleri ortaya koymuştur. Mahkeme, özgürlüklerin ancak ve ancak istisnai olarak sınırlandırılabileceğini vurgulayarak demokratik bir hukuk devlerinde hangi amaçla olursa olsun, özgürlük sınırlandırmalarının demokratik rejimlere özgü olmayan metotlarla yapılmaması gerektiğini belirtmektedir[85].
Anayasa Mahkemesi, diğer kararında ölçülülük ilkesini değerlendirirken ruhsatnamenin iptali konulu başvuruda çalışma özgürlüğü sınırlarını değerlendirmiş Anayasa 135. Maddesindeki sınırların aşıldığını işlenen suçun meslek, ahlak ve disiplinine aykırı olması halinde ruhsatın iptalinin söz konusu olabileceğini bu durumda ilgili meslek kuruluşu olan baronun kuruluş amacıyla bağdaşacağını vurgulamıştır. Bu konuda yasa daki kuralın sınırlamanın amacına yönelik olduğu, ölçülü, zorunlu, gerekli olmasının gerektiğini vurgulamıştır. Bu konuda orantılılık ilkesiyle sınırlamanın uyuşmadığı kanaati vurgulanmıştır[86]. Yüksek Mahkeme, kararda meşru amaç ve bu amaca ulaşmada gerekli araçlar arasında dengeyi gözetmiştir. Dengenin elverişli zorunlu ve orantılı olması gerektiğini belirtmiştir.
4. Sınırlandırmanın meşru bir hedefinin olması
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/2. maddesininde ifade özgürlüğünün sınırlandırılabilecek durumları sınırlı tutmuş ancak ve ancak ulusların güvenliğin sağlanması, kamu güvenliğinin yerine getirilebilmesi, kamu düzeninin tesis edilebilmesi, genel ahlak ve sağlığın korunabilmesi, başka kişilerin şöhretinin ve haklarının korunabilmesi, kişilerden kişisel verilerin korunması ve gizlenmesi kaydı ile alınmış bilginin açıklanmasının önüne geçilmesi veya yargı gücünün otoritesine ve tarafsızlığını sağlayabilmesi için sınırlamaların yapılabileceği düzenlenmiştir.[87].
İfade Özgürlüğü Hakkının Sınırlandırması Sebepleri
1. Ulusal güvenliğin ve toprak bütünlüklerinin muhafazası
Bu hususta AİHM’ninbelirlediği bazı ölçüler vardır. Daha önceden basın yada başka bir yolla aleniyet kazanmış bilgilerin yayınlanmasın yada iletilmesinin yasaklanmasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak kabul etmektedir. VerenigungWeekbladBluf Kararı buna örnek olarak gösterilebilir.
Bluf dergisi sol tandanslı takipçileri olan ve onlara hitap eden yayınlar hazılayan bir mecmuadır. Bir sayısında sansasyonel bir rapor hazırlayacağını okuyucularına duyurmuş, söz konusu raporun Hollanda gizli servisi ile ilgili olarak nükleer karşıtı eylemler ve Arap Birliğinin Lahey’de oluşumları hakkında olacağını ve yer yerinden oynayacağını haber yapması üzerine Ulusal güvenlik gerekçesine dayanarak Hollanda yerel mahkemesinin kararına dayanılarak Bluf dergisinin bürosunda arama yaptırılıp sözü geçen sayının bütün kopyalarının toplatılmıştır.AİHM istikrar bulan kararlarında fazla gizlilik içermeyen ve daha önce kamuoyuna duyurulmuş ve aleniyet kesp etmiş bilgilerin artık gizli bilgi olarak derginin toplatılmasıyla ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir[88].
Bir haberin yada yayının sadece ulusların güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdit şekilde ortaya atılmasının o haberin sınırlandırılası için yeterli bir gerekçe olduğunu kabul etmeyen AİHM’e göre ayrıca söz konusu haberin muhtemel bir tehlike oluşturabilecek olmalıdır. AHİM, Zana/Türkiye davasında, Türkiye’de terör eylemlerinin yoğun olarak görüldüğü ve teröre müzahir kişilerin yoğun olarak yaşadığı bölgeye ilişkin olarak daha önceden Diyarbakır ilinde belediye başkanlığı yapmış olan Leyla Zana’nın bir çok okuyucusu olan ve günlük olarak yayınlanan bir gazetedeki açıklamalarının şiddete teşvik niteliğinde saymış ve ulusal güvenlik tehlikesinin potansiyel olarak varlığını kabul etmiştir. Bu nedenle hükümetin yapmış olduğu müdahalenin ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir[89]. Ama Karataş/Türkiye davasında ise başvurucu tarafından yayınlanan söz konusu şiir kitabının çok büyük bir kitleye hitap etmediğini, çok dar bir kitlede yayınlandığını bu nedenle muhtemel bir tehlike oluşturmayacağı gerekçesiyle devletin yapmış olduğu müdahaleyi ifade özgürlüğü hakkının bir ihlali olarak değerlendirmiştir[90].
2. Suç işlenmesinin önlenmesi
Anayasa Mahkemesi, Davut Şen Başvurusuna ilişkin 11.02.2021 tarihli kararında; Haberleşme özgürlüğüne yapılan bir engellemenin kabul edilebilir olması için bu müdahalenin, Anaysa da sayılan suç işlenmesinin önlenmesi, ulusal güvenlik, genel ahlak ve sağlığın muhafaza edilmesi, kamu düzeni ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin muhafazası nedenlerinden birine yada bir kaçına dayanması gerekmektedir diyerek ceza evlerinde düzen ve disiplin ile suç işlenmesinin önlenmesi gibi kurumda suç işlenmesinin önlenmesi ve güvenliğin sağlanmasına yönelik makul olabilecek müdahalelerle tutuklu ve hükümlülerin temel hak ve hürriyetleri ve sahip oldukları hakların sınırlanabileceğine karar vermiştir[91].
3. Genel ahlakın veya sağlığın korunması
Müstehcenlik kavramı AİHM ve AYM kararlarında genel ahlak tanımı için kullanılır. Bu kavram açık saçık, yakışıksız, ahlak ve edebe aykırı olarak yorumlansa da genel ahlaktan ne kastedildiği açıklanamamaktadır[92]. Zira genel ahlak her topluma ve her kişiye göre değişebilmektedir.AİHM’in görüşü ilgili ülke hakiminin bu hususta daha doğru değerlendirme yapabileceği yönündedir[93].
4. Başkalarının şöhret ve haklarının korunması
Başkalarının şöhret ve haklarından anlaşılması gereken kişilik haklarıdır.
Kişilik hakları değince manevi değerler akla gelir bu değerler ehliyet, özgürlükler, şeref ve haysiyet gibi değerlerdir[94]. Buradaki kişiler sadece gerçek kişileri değil tüzel kişileri de kapsamaktadır. AİHM bu noktada kişileri statüsüne göre değerlendirilmesi gerektiğini, memur, siyasetçi, ünlü gibi kişilerin eleştiri ve araştırılmaya katlanma yükümlülüğü olduğu hususunda içtihatları vardır[95]. Bu noktada somut olaya göre değerlendirme yapılır. Ünlü birinin hayatına ilişkin kesitler verilirken tüm ayrıntıların verilmesini ihlal sayılabilmektedir[96].
Objektif olarak kaba, müstehcen,aşağılayıcı, saldırgan ve benzeri ifadeler ile iftira, yalnızca ar ve haya duygularını incitmeye etmeye yönelik düşünce açıklamaları hukuken korunabilir ifadeler olmayıpifade özgürlüğünün dışında kalmaktadırlar[97].
5. Kişilere ait gizli bilgi ve belgelerin yayılmasının önlenmesi
Kişilere ait gizli bilgi ve belgelerin yayılmasının önlenmesinden anlaşılması gereken aslen özel hayatın gizliliğinin ihlalinin önlenmesidir. İfade özgürlüğü ile özel hayatın gizliliği çelişir olması nedeniyle özel hayatın gizliliğinin sınırlarını belirlemek zordur.
Mahkemeye göre, her ne kadar kimlik bilgileri kayıtları, cinsel veriler, kişi ruh ve beden bütünlüğüne ilişkin düzenlemeler özel evraklar ve bunların kayıtları, arama zabıtları, iletişim kayıtları, e posta gönderilerinin okunması isim ve fotoğraf şöhret, şeref gibi hususlar özel hayat kapsamına girmekle beraber bunların belirlenmesi somut olayın niteliğine göre olmalıdır[98]. Zira toplumdan topluma özel hayat kavramı değişebileceği gibi kişi bazında da değişebilir.
Anayasa Mahkemesi,Volkan Çakır Başvurusuna ilişkin 07.04.2021 tarihli kararında, başvurucu bir bankada müfettiş olup paylaştığı fotoğraf nedeniyle iş akti feshedilmiştir. İş akdini fesheden banka 4603 sayılı kanuna tabi bir anonim şirket olup başvurucu kamu personeli değildir özel hukuk ilişkisi söz konusudur. Bu anlamda kamu gücü olan idarenin doğrudan müdahalesi söz konusu olmamalıdır. Anayasa Mahkemesi başvurucu ile banka arasındaki sözleşmenin feshedilmesinin başvurucunun ifade özgürlüğü ile işverenin aradığı sadakat yükümlülüğü arasında denge kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Sadakat yükümlülüğü işçiye işyerindeki bilgi ve belgeleri koruma dışarıya servis etmeme ve bu bağlamdaki faaliyetleri yapmama edimini yükler. Bu faaliyetlerin olması durumunda iş akdinin feshi gündeme gelebilir. Mahkeme bu sadakat yükümlülüğüne paylaşılan fotoğrafın aykırılık teşkil edip etmediğinin tespitinin gerektiğini iş akdinin feshinin ağır bir tedbir olup son çare olarak başvurulması gerektiğini başvurucunun ifade özgürlüğü ile iş verene sadakat yükümlülüğü arasında denge kurulması gerektiğini belirtmiş, ifade özgürlüğünün ifade edildiğine karar vermiştir[99].
6. Yargı organlarının yetkisinin ve tarafsızlığının teminatlandırılması
Mahkeme, bazı başvurularda Sözleşme’nin 10/2. Maddesin uyarınca yargı erkinin saygınlığının ihlalini değerlendirmektedir.
AİHM, bir taraftan memurların eleştiriye tahammül sınırının memur olmayan kişilere göre daha esnek olması görüşünü ileri sürerken diğer taraftan özellikle yargı mercilerine yönelik eleştirilerin daha az olması gerektiğini ileri sürmektedir. Zira bu mercilere yönelik eleştiriler tarafsızlıkları şüpheye düşürmekte ilgili devlete olan güveni indirgemektedir. Bu anlamda yargı mercilerine yönelik eleştiriler daraltılmakla beraber dikkat edilmesi gereken husus mercie yapılan eleştiri ile adalet sistemine yapılan eleştirinin farklı olduğudur.
AİHM’e göre, kamu görevlileri görevlerinin ifası nedeniyle eleştiri yapılırken kişilere olan güveni sarsıcı, performanslarını düşürücü saldırılara karşı korunmalıdır[100].
AİHM, bir kararında yargının toplumdaki fonksiyonunu ele almış; adaletin hukuk devleti ilkesi gereği güvencesi olan yargının görevini yerine getirmesi için kamu güvenliğinin bulunması gerektiği haksız saldırılara karşı korunmasının önemini belirtmiştir. Bu teminat kapsamında kararları eleştirilen hakimler eleştirilere cevap vermekten kaçınmış ketum olma yükümlülüğüne göre hareket etmiştir[101].
Anayasa Mahkemesi, Arif Altın Başvurusuna ilişkin kararında, başvurucunun dönemin Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı olan kişiye bir e-posta gönderdiği ve bu e- postadaki ifadelerde bir terör örgütü lideri olan Abdullah Öcalan’ı dahi asmaya cesareti olmayan yargı sisteminin savcısı olarak görev yapmanız vatandaş ve benim gözümde itibarınızın sıfırlanmasıdır. Şeklindeki sözlerden dolayı ceza verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir. Mahkeme değerlendirmesinde İfade özgürlüğü ve diğerlerinin şöhret ve itibarının çelişmesi durumunda şayet şöhreti konuşulan kişi kamu görevlisi ise kamu görevinin niteliğinin de göz önüne alınması gerektiği ifadede edilmiştir. Bunun yanında siyasetçiler gibi kamu görevlileri söylevleri nedeniyle yakın denetime açık değildir. Kamu görevlisinin öncelikle kamu güvenine sahip olması gerekmektedir. Kamu güveni de ancak asılsız suçlamalara karşı korunmakla olur. Savcılık makamı da adalet sistemi içerisinde düzgün işlemeye yarayan bir makamdır. Diğer kamu görevlileri gibi kamu güveni gerektirir. Bu anlamda savcılarla beraber diğer yargı mensupları da korunmalıdır
Somut olayda mağdur, savcı olup gerek mesleği gerekse görevi gereği kamuoyunda ilgi çekmektedir. Bu durumda diğer vatandaşlara göre daha toleranslı olunması gerekmektedir. Yürüttüğü görev itibariyle kamuoyu tarafından daha çok tanınır hale gelmişlerdir. Bu aynı zamanda yargıda önemli konularda kamuoyundan gelen eleştirilere tahammül yükümlülüğünü getirir.
Başvuruya konu ifadeler e posta ile iletilmiş olup muhataba doğrudan gönderilmesi başkaları tarafından okunamaması ve aleniyet kazanmaması önemlidir. Kamu görevlisinin görevini ifa sırasında ortaya konulmamış olup başka herhangi bir yerde yayınlanmamıştır. Sonuçta başvurucunun ifade özgürlüğü hakkı ile eleştirinin muhatabı olan mağdurun şeref ve itibarına saygı duyulması gerekliliği arasında orantılı denge kurulması gerekmektedir. Yerel mahkeme gerekçesi müdahalenin ispatı için yeterli değildir. Müdahalenin zorunlu ve ölçülü olması esastır. AYM atılan mesajla adalet sistemine yönelik eleştiri olduğunu makama hakaret içermediğini bu yüzden Anayasanın 26. Maddesinde sayılan ve teminat altına alınan başvurucunun ifade özgürlüğü hakkı ihlale uğradığına karar vermiştir[102].
SONUÇ
İfade özgürlüğü deyince aklımıza AİHS’de güvence ile korunmuş özgürlüklerin temeli gelir. İfade özgürlüğü, gerek demokrasilerin gerekse kişilerin gelişiminde benzer haklara oranla işlevselliği yüksektir.
AYM VE AİHM’in ifade özgürlüğüne bakışı yalnızca insan veya kurumlar için söylenmiş söylevleri değil bunun yanında devletleri dahi korumaktadır. AİHM ve AYM’ye göre kişiler fikirlerini ve görüşlerini çeşitli aracalar kullanarak dile getirirler bu araçlar teknolojinin gelişimi ile aratabileceği gibi akla gelenler, görsel, yazınsal ve sanatsal araçlardır. Bu bağlamda mahkemeler ifade açıklamasında bulunan kişinin kimliğini mesleğini açıklama yer ve zamanını saklı tutmaktadır.
AYM ifade özgürlüğü ile ilgili karar verirken bireysel başvuru sonucu verilen aleyhe tazminatları da dikkate alarak AHİM içtihatları doğrultusunda karar vermektedir.
Türkiye’de ifade özgürlüğü ile ilgili sorunların aşılabilmesi için, tüm kamu görevlileri tarafından Sözleşme hükümlerinin iç hukuk kuralı olarak benimsenip uygulanması ve mahkemeler tarafından da karar verilirken AİHM’nin ifade özgürlüğü konusundaki kararları dikkate alınması gereklidir.
[1] Tanör B.1969. Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, İstanbul,15.
[2] Trager R., Dickerson, DL. 2003 21. “Yüzyılda İfade Hürriyeti”, Ankara, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınevi, 16.
[3] Atar Y.2018 Türk Anayasa Hukuku, Ankara, 135.
[4] Gözler K. 2017 İnsan Hakları Hukukuna Giriş, Bursa, 40.
[5] Aslan İ., Ayan, M. 2014 Temel Hukuk Bilgisi, Konya, 161.
[6] Aybay R. 2015 İnsan Hakları Hukuku, İstanbul, 3.
[7]Tanör, 27.
[8] Erdoğan M. 2001 “Demokratik toplumda ifade özgürlüğü: özgürlükçü bir perspektif“, Liberal Düşünce, 24: 8-13.
[9] Karan ,Ulaş İfade Özgürlüğü Hakkı: İnceoğlu, Sibel 2013 İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa: Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Kapsamında Bir İnceleme, 1.B, Ankara, Şen Matbaa Yayınları
[10] Yayla A. 2008 , “İfade özgürlüğü nedir, niçin gereklidir”, Liberal Düşünce Dergisi, İlkbahar Sayısı: 160.
[11] Erdoğan, 2.
[13] Doğru O, Nalbant, A. 2013 İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar,1.B, Ankara , Cilt 2:183.
[14] Can O. 2003 “Düşünceyi açıklama özgürlüğü: anayasal sınırlar açısından neler değişti?”, teorik ve pratik boyutlarıyla ifade hürriyeti, Liberal Düşünce Dergisi,24: 90-114.
[15] Tanör B., Yüzbaşıoğlu, N. 2009 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, İstanbul, Beta Yayınları İstanbul, 159.
[16] Doğru/Nalbant, 183.
[17] Ulusoy S. 2019 Avrupa insan hakları mahkemesi ve anayasa mahkemesi kararları ışığında ifade özgürlüğü, Selçuk Üniversitesi Adalet Meslek Yüksek Okulu Dergisi, 2:126.
[18] AYM, Bekir Coşkun Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/12151, K.T. 04.06.2015, E.T.05.05.2021
[19] Sunay R. 2003 Avrupa Sözleşmesinde ve Türk Anayasasında İfade Hürriyetinin Muhtevası ve Sınırları, Ankara, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınları, 150.
[20] Karan U. 2018 İfade Özgürlüğü Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları 2, Ankara, 11.
[21] AYM, Nilgün Halloran Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2012/1184, K.T. 16.07.2014, E.T. 05.05.2021
[22] Refah Partisi andothers v. Turkey,Appl.NO.41340/98, KT.13.02.2003. Sibel İnceoğlu, s.360.
[23]The United Communistparty of Turkey, Appl.NO.19392/92, KT.30.01.1998. Sibel İnceoğlu, s.360.
[24]Ulusoy,129.
[25]Tanör,Yüzbaşıoğlu, 162.
[26] Karan,16.
[27] AİHM, Müller ve Diğerleri/İsviçre B. No: 23168/94, K.T. 08.07.1999, KARAN s. 16.
[28]AYM, Fatih Taş Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/1461, K.T.12.11.2014, E.T.06.05.2021
[29]İnceoğlu,Karan,361.
[30]İnceoğlu,Karan,362.
[31] AYM, Kemal Gözler Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2015/5612, K.T.10.12.2019, E.T.06.05.2021
[32] Karan, s.21.
[33] AYM, İrfan Sancı Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/20168, K.T.26.10.2017, E.T.06.05.2021
[34] Çelik E. 2013, Nefret söylemi ifade özgürlüğünün neresinde?, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,. 4:210.
[35] Çelik, 211.
[36] AYM, Sinem Hun Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/5356, K.T:08.05.2014, E.T.06.05.2021
[37] Karan, 46.
[38] AYM, Emin Aydın Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2013/2602, K.T.23.01.2014, E.T. 06.05.2021
[39] AYM, Yaman Akdeniz ve Diğerleri Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/3986, K.T.02.04.2014, E.T. 06.05.2021
[40] Bozkurt E., Dost, S. 2002 “Avrupa insan hakları mahkemesi kararlarında ifade özgürlüğü ve Türkiye”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 7: 56.
[41] Bozkurt,Dost, 57.
[42]İnceoğlu ,Karan,366.
[43] AYM, Yaman Akdeniz ve Diğerleri Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/3986, K.T.02.04.2014, E.T.06.05.2021
[44] Küçük A. 2003 İfade Hürriyetinin Unsurları, Ankara, 57.
[45] AİHM, Vogt/Germany, B. . No: 17851/91, K.T. 26.09.1995.
[46] Şahbaz İ. 2007 Karşılaştırmalı Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü, Ankara, Yetkin Yayınları, 33.
[47] Sancar T. 2007 “Yine Düşünce Özgürlüğü, Yine 301. Madde”, İfade Özgürlüğü: İlkeler ve Türkiye, İstanbul, İletişim Yayınları,117.
[48] Alacakaptan U. 2000 “Fikir ve düşünce özgürlüğü ve tehlike suçları, çağdaş batı hukukunda bu konudaki düşünce ve uygulamalar”, Hukuk Kurultayı, 2:16.
[49] Macovei M. 2001 İfade Özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Kılavuz, Ankara, Avrupa Konseyi Yayınları, 8.
[50] AYM, Yaman Akdeniz ve Diğerleri Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/3986, K.T.02.04.2014, E.T.06.05.2021
[51]Tanör,Yüzbaşıoğlu, 163.
[52] Reisoğlu S. 2001 Uluslararası Boyutlarıyla İnsan Hakları, İstanbul, Beta Yayınları, 67.
[53] Alacakaptan, 16.
[54] Eryılmaz MB. 1999 “İfade özgürlüğü ile ilgili türkiye aleyhine açılan davalarda avrupa insan hakları mahkemesince verilen kararların özetleri ve türk hukuku ve uygulamacılar için anlamı”, Polis Bilimler Dergisi, 2:319.
[55] Karan, 70.
[56] Ulusoy, 140.
[57] AYM, Ali Kılıçelli Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2017/31069, K.T. 30.09.2020, E.T. 06.05.2021
[58] Kayaçağlayan M. 2007 Avrupa insan hakları mahkemesi kararları ışığında ifade hürriyetinin sınırlanması, Ankara Barosu Dergisi, 65:106.
[59] İçel K. 1998 Kitle Haberleşme Hukuku, İstanbul, 97.
[60]https://www.anayasa.gov.tr/bireyselbasvuru/pdf/EgitimModulu/dusunce-vicdan-din-hukuk.pdf, E.T. 07.05.2021
[61] AYM, Erdem Gül ve Can Dündar Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2015/18567, K.T. 25.02.2016, E.T.07.05.2021
[62] AYM, Bekir Coşkun Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/12151, K.T.04.06.2015, E.T.08.05.2021
[63]Castells/İspanya, B. No: 11798/85, 23.4.1992, § 46.
[64] Gölcüklü F.,Gözübüyük, Ş. 1994 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Ankara, 283.
[65] Özbey,102.
[66] Bıçak V. 2003 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü içinde Teorik ve Pratik Boyutlarıyla İfade Hürriyeti, Ankara, 271.
[67] AHİM, Kayasu/Türkiye Davası, B.No: 64119/00 ve 76292//01, http://hudoc.echr.coe.int/app/conversion/pdf, K.T.13.11.2008, E.T. 08.05.2021
[68] Atar Y. 2021 Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin hukuki rejimi ve anayasallık denetimi, https://www.anayasa.gov.tr/media/6184/yavuz-atar.pdf, E.T. 08.05.2021
[69] Koçak M. 2003 Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün bir sınırlama nedeni olarak
cumhuriyetin nitelikleri, Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık İnternet Dergisi, 21: http://www.e-akademi.org/makaleler/mkocak-1.htm, E.T. 09.05.2021
[70] Sunay, 122.
[71] Selçuk S. 2007 Bağımsız Yargı Özgür Düşünce, Ankara,İmge Yayınları,190.
[72] Ünal Ş. 2021 Anayasa hukuku ve milletlerarası sözleşmeler açısında temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, https://ayam.anayasa.gov.tr/media/6451/serefunal.pdf, E.T. 09.05.2021
[73] Batum S. 1993 AİHS ve Türk Anayasal Sistemine Etkileri, İstanbul , 11.
[74] Bıçak V. 2001 “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarında İfade Özgürlüğü”, Liberal DüşünceTopluluğu, Uluslararası İfade Özgürlüğü Sempozyumu, İstanbul, 20.
[75] Binici H. 2004 Avrupa insan hakları sözleşmesi’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade
özgürlüğüne genel bir bakış, Adalet Dergisi,19: 80.
[76] Aslan Z. 2007 Türkiye’de istisna hâli terör ve ifade özgürlüğü, TBB Dergisi ,7: 208. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2007-71-340, E.T. 09.05.2021
[77] Batum, 240.
[78] Metin Y., Aslan,G. 2007 Avrupa insan hakları sözleşmesi’nde dernek özgürlüğü freedom of assocıatıonınthetheeuropeanconventıon on human rıghts, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,12:293.
[79] Bıçak, s.271
[80] Metin Y. 2002 Ölçülülük İlkesi: Karşılaştırmalı Bir Anayasa Hukuku İncelemesi, Ankara, Seçkin Yayınları, 80.
[81] Hafızoğulları Z. 1997 Laiklik, İnanç, Düşünce ve İfade Hürriyeti, Ankara, US-A Yayınları, 83.
[82] Beydoğan TA. 2002 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Türk Hukukunda Siyasi İfade Hürriyeti, Konya, 88.
[83]Rumpf C.1993 Ölçülülük İlkesi ve Anayasa Yargısındaki İşlevi ve Niteliği Anayasa Yargısı, Ankara, 10:42.
[84] Batum, 262.
[85] E.1985/8, K.1986/27, K.T. 26.11.1986, AYMKD, Sayı 22, s.366.
[86] E. 1988/50, K. 1989/17, K.T. 23.06.1989, AYMKD, Sayı 25, s 311.
[87] Binici, 73.
[88] AİHM, VerenigungWeekbladBluf /Hollanda Kararı B. No: 306-A, K.T. 09.02.1995
[89] AİHM, Zana/ Türkiye Davası, K.T: 25.11.1997, İsmail Turgut Kıldan, “Türk Anayasa Yargısında Düşünceyi İfade Özgürlüğü ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarıyla Karşılaştırılması”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, Ankara, s.90. dan alınmıştır.
[90] AİHM, Karataş/Türkiye, B. No: 23168/94, K.T. 08. 07. 1999, Kararı KILDAN, s. 166’dan alınmıştır.
[91] AYM, Davut Şen Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2018/14937, K.T.11.02.2021, E.T.10.05.2021
[92]https://sozluk.gov.tr/ E.T.10.05.2021
[93] AİHM, Handyside/United Kingdom, B. No: 5493/72, K.T. 07.12.1976, Peri Uran, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Türk Anayasa Mahkemesi’nin Basın Özgürlüğüne Yaklaşımı”, TBB Dergisi, S. 120, 2015, s. 98’den alınmıştır.
[94] Ayan M., Ayan, N. 2014 Kişiler Hukuku, 73.
[95] AİHM, Tuşalp/Türkiye Kararı, Başvuru numaraları: . 32131/08 ve 41617/08, http://hudoc.echr.coe.int/app/conversion/pdf?, K.T. 21.02.2012, E.T.10.05.2021
[96] AİHM, Von Hannover, B. No: 59320/00, K.T. 03.06.2004, https://www.echr.coe.int/Documents/FS_Own_image_TUR.pdf, E.T. 10.05.2021
[97] Korkmaz Ö. 2014 Düşünce Özgürlüğü ve Sınırları, Ankara,Yektin Yayınları, 12.
[98] Uran, 103.
[99] AYM, Volkan Çalışır Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2017/35488, K.T.07.04.2021, E.T.10.05.2021
[100]Busuioc/Moldova, B. No: 61513/00, 21/12/2004, § 64
[101]Prager ve Oberschlick/Avusturya, B. No: 15974/90, 26/4/1995, § 34
[102] AYM, Arif Altın Kararı, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/2170, K.T.10.01.2018, E.T. 10.05.2021