Davalı Cevap Dilekçesi Vermemiş Olsada Karşı Delil İleri Sürmesi Mümkünmüdür ?

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2017/144 Karar Numarası: 2021/834 Karar Tarihi: 24.06.2021

  1. Taraflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda,
    Mengen Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, davalı
    vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme
    sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
  2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
  3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
  4. Davacı vekili; müvekkili ile dava dışı … Tur. San. Tic. Ltd. Şti. arasında nakliyat emtia sigorta
    sözleşmesi yapıldığını, sözleşme gereğince nakliye rizikolarına karşı sigortalanan mandalina
    emtiasının davalıya ait vasıta ile taşınmakta iken 05.10.2010 tarihinde meydana gelen tek taraflı
    kaza neticesinde tamamen zayi olduğunu, bu nedenle sigortalısına 23.700TL ödeme yapıldığını,
    oluşan zarardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek 23.700TL’nin ödeme tarihi olan
    08.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar
    verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
  5. Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6.1. Mengen Asliye Mahkemesinin 21.06.2012 tarihli ve 2011/279 E., 2012/142 K. sayılı kararı
    ile; davalı yönetimindeki aracın davalının tam kusurlu hareketi ile kaza yaptığı, araçta bulunan
    mandalina emtiasının tamamen zayi olduğu ve bu nedenle davalının oluşan zarardan sorumlu
    olması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 23.700TL’nin dava tarihinden itibaren
    hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar davalı vekili
    tarafından temyiz edilmiştir.
    6.2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.09.2013 tarihli ve 2012/17052 E., 2013/15218 K. sayılı
    kararı ile; “…1- Dava, nakliyat sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine
    ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak 7201 sayılı
    Tebligat Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile
    yapılması gerekmekte olup, asile yapılan tebligat geçersizdir. Somut olayda, 05.06.2012 tarihli
    bilirkişi raporu, davalı taraf vekiline değil, davalı asil …’a tebliğ edilmiştir. Bu durumda,
    bilirkişi raporunun vekile tebliğinin sağlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi
    gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu
    aşamada gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    6.3. Mengen Asliye Mahkemesinin 13.03.2014 tarihli ve 2014/14 E., 2014/89 K. sayılı kararı
    ile; bozma ilamına uyularak, Yargıtay bozma kararının usulî eksikliğe ilişkin olduğu, söz
    konusu usulî eksikliğin bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilerek giderildiği, esas yönünden
    inceleme ve bozma yapılmadığından eksper raporunda ve ibranamede belirtilen miktar
    üzerinden davanın kısmen kabulü gerektiği gerekçesiyle 23.699,60TL’nin dava tarihinden
    itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
  6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
    bulunmuştur.
  7. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.11.2014 tarihli ve 2014/11313 E., 2014/18393 K. sayılı
    kararı ile; “…Dava, nakliyat emtia sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine
    ilişkindir. Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak, yazılı gerekçe ile karar verilmiş ise
    de; bozma ilamında 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca vekil ile takip edilen
    işlerde tebligatın vekile yapılmasının gerektiği, asile yapılan tebligatın geçersiz olduğu, somut
    olayda 05.06.2012 tarihli bilirkişi raporunun davalı taraf vekiline değil, davalı asil …’a tebliğ
    edildiği, bu durumda, bilirkişi raporunun vekile tebliğinin sağlanması ve sonucuna göre bir
    karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece yapılması gereken bilirkişi
    raporunun davalı vekiline tebliğinin sağlanması ve davalı vekili tarafından rapora itiraz
    edilmesi hâlinde gerektiğinde aynı heyetten ek rapor alınması veya başka bir bilirkişi
    heyetinden yeni bir rapor alınması ve bu bilirkişi raporunun dosyada mevcut tüm deliller ile
    birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi iken, Dairemiz bozma
    ilamına yanlış anlam verilerek, bozmanın usuli eksikliğe ilişkin olduğu gerekçesi ile 05.06.2012
    tarihli bilirkişi raporunun davalı vekiline tebliği ile yetinilmiş, dolayısıyla uyulan bozma
    ilamının gereği yerine getirilmemiştir. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde
    davalı vekilinin rapora vaki ciddi itirazlarını karşılayacak şekilde aynı heyetten ek rapor
    alınması veya başka bir bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınması, bu bilirkişi raporunun
    dosyada mevcut tüm deliller ile birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar
    verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş,
    hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
  8. Mengen Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 2015/45 E., 2015/78 K. sayılı
    kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, Yargıtay bozma kararından sonra kusur tespitine dair
    bilirkişi raporunun davalı vekiline tebliğ edildiği, ancak davalı vekilinin rapora karşı kusur
    oranına ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığı, itirazın bozma öncesinde ileri sürülmeyen
    mandalina emtiasının fiyatına ilişkin olduğu, yargılamada hiç savunulmayan yeni ve farklı
    hususların sonradan ileri sürülmesinin usule aykırı olduğu, zira usul kuralları gereğince
    tarafların iddia ve savunmalarını belirtilen sürelerde bildirmek zorunda oldukları, mahkemede
    ileri sürülme imkânı olan bir hususun burada ileri sürülmeyip daha sonra temyizde ileri
    sürülmesinin mümkün olmadığı, davalı vekilinin bu talebinin usule aykırı olduğu gibi davacı
    yönünden oluşan usulî müktesep hakkın da ihlali sonucunu doğuracağı gerekçesiyle direnme
    kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
  9. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    II. UYUŞMAZLIK
  10. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının cevap dilekçesi
    vermemiş olması karşısında kusur oranını tespit eden bilirkişi raporuna, raporun içeriği
    haricinde itiraz edilerek yeni vakıaların ileri
    sürülmesinin iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında kalıp kalmadığı, buradan
    varılacak sonuca göre davalı vekilinin itirazlarını karşılayacak şekilde aynı heyetten ek rapor
    veya başka bir bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınmasının gerekip gerekmediği hususunda
    toplanmaktadır.
    III. GEREKÇE
  11. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin hukukî
    sonuçları ile iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı hakkında genel
    olarak bilgi verilmesinde yarar bulunmaktadır.
  12. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) davaların en az giderle
    sonuçlandırılması ve yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla delillerin
    bildirileceği zaman düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler aynı zamanda taraflara, karşı tarafın
    gösterdiği delillerden haberdar olmak suretiyle sunulan delillere karşı
    delil, iddia veya savunma bildirebilme imkânı tanıyacak, böylece uyuşmazlıklar en kısa sürede
    adilane çözüme kavuşacaktır.
  13. HMK’nin “Dava dilekçesinin içeriği” başlıklı 119/1-e-f maddesine göre; davacı, dava
    dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık
    özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek
    zorundadır. Ayrıca davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli olmayıp hangi
    delillere dayandığı da dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine ilişkin bu düzenleme,
    somutlaştırma yükümlülüğünün de bir gereğidir (Pekcanıtez, Hakan: Pekcanıtez Usul Medeni
    Usul Hukuku C. II, İstanbul, 2017, s. 1139).
  14. HMK’nin “Belgelerin birlikte verilmesi” başlıklı 121/1 maddesine göre; dava dilekçesinde
    gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabî
    olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin
    dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar
    için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur.
    Ayrıca, aynı Kanun’un “Cevap dilekçesinin içeriği” başlıklı 129/1-d-e maddesine göre; cevap
    dilekçesinde, davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık
    özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat
    edileceğinin bildirilmesi gerekir. Bu husus da davalının savunmasını somutlaştırma
    yükümlülüğünün gereğidir. Davalı da davacı gibi savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları
    hangi delillerle ispat edeceğini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka
    yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların teminini sağlayıcı açıklamalarda
    bulunmalıdır (Pekcanıtez, s.1237-1239).
  15. HMK’nin “Dava dilekçesinin tebliği” başlıklı 122. maddesine göre; dava dilekçesi
    mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir ve davalının iki hafta içinde davaya cevap
    verebileceği tebliğ zarfında gösterilir. Aynı Kanun’un “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı
  16. maddesine göre ise cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden
    itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde
    hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye
    başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus
    olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen
    karar taraflara derhâl bildirilir.
  17. HMK’nin “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” başlıklı 128. maddesine
    göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri
    sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. Cevap vermemek davalının bilerek cevap
    vermemesi biçiminde olabileceği gibi, cevap süresinin kaçırılması suretiyle de olabilir. Davayı
    inkâr etmiş sayılan davalı, daha sonra ikinci cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap
    dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir. Cevap dilekçesi vermemiş olan davalının
    sadece inkâr ile yetinmiş olduğu varsayılır ve ön inceleme ile tahkikat aşamasında sadece inkâr
    çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir
    (Pekcanıtez, s. 1206). Öte yandan davalının süresinde cevap dilekçesi vermemesi sonucunda
    davacının da artık cevaba cevap dilekçesi veremeyeceğinin tabii bulunması karşısında,
    HMK’nin 136. maddesine göre dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması
    nedeniyle ön inceleme aşamasına geçilecek ve kanundan kaynaklı istisnai hâller dışında
    görülmekte olan davaya ilişkin taraflar
    açısından iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı başlamış olacaktır.
  18. HMK’nin “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141/1 maddesi
    28.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 15. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki hâliyle;
    “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise
    ancak karşı tarafın açık muvafakati
    ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına
    taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati
    aranmaksızın iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme
    aşamasının tamamlanmasından
    sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez” şeklinde düzenlenmiştir. Buna
    göre tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı
    olmaksızın uyuşmazlığın genel çerçevesi
    içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Dilekçelerin karşılıklı
    verilmesi aşamasında bu yasağın uygulanmaması ile daha uyuşmazlığın en başında, karşı
    tarafın açıklamasını, iddia ve savunmasını tam olarak görmeden, sağlıklı ve tam
    bir iddia ve savunma örgüsü kurmanın mümkün ve gerçekçi olmadığı gözetilerek; tarafların
    dilekçelerinde rahat, doğru ve sağlıklı bir iddia ve savunma bütünü oluşturmalarını sağlamak
    olduğu gibi, maddi ve hukukî nitelendirmeleri uyuşmazlığı çözecek doğrulukta ortaya
    koymaları amaçlanmaktadır. Şüphesiz ki bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap
    dilekçesi ile söz konusudur. Bu iki dilekçeden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek
    dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir. Ayrıca HMK’nin 141/2
    maddesinde, iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın
    açık muvafakati hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir.
  19. Bununla birlikte süresinde cevap vermediği için davayı inkâr etmiş sayılan davalının
    mevcut vakıanın içeriğine dâhil olan bir husus ileri sürmesi veya açıklaması yeni vakıa ileri
    sürüldüğü anlamına gelmez. Bu itibarla süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalının,
    davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını (inkârı) ispat için karşı delil
    göstermesi mümkündür. Ancak davalı, davayı inkârının karşı delilini göstermek bahanesi ile
    yeni vakıalar ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur. Bu hâlde mahkeme,
    davacının iddiasının doğru olmadığını ispat için davalının göstereceği delilleri inceleyip,
    davacının delilleri ile birlikte değerlendirerek varacağı sonuca göre hüküm vermelidir (Kuru,
    Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü C. II, İstanbul, 2001, s. 1848).
  20. Hemen belirtilmesi gerekir ki, savunmayı genişletme ve değiştirme yasağına öncelikle
    def’iler ve ona ilişkin vakıalar dâhildir. Zira def’i taraflarca ileri sürülmedikçe mahkemece
    dikkate alınamaz. Buna karşılık itirazlar bakımından bir ayrım yapmak gerekir. Çünkü hâkim
    itirazları dosya kapsamına dâhil olduğu, dosyadan anlaşıldığı kadarıyla dikkate almak
    zorundadır. Dava dosyasına girmiş ve dava malzemeleri arasında bulunan itirazların daha sonra
    ileri sürülmesi savunmanın genişletilmesi değildir. Dava dosyasından anlaşılamayan itiraz
    sebeplerinin ve bunlara ilişkin vakıaların ileri sürülmesi ise savunmanın genişletilmesi olarak
    kabul edilecektir.
  21. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dışı … Tur. San. Tic.
    Ltd. Şti. ile davalı arasında 23.940 kg mandalina emtiasının taşınması için sözleşme yapıldığı,
    aynı zamanda bu taşıma nedeniyle davacı ile dava dışı … Tur. San. Tic. Ltd. Şti. arasında
    nakliyat emtia sigorta poliçesi düzenlendiği, emtianın davalıya ait vasıta ile taşınmakta iken
    05.10.2010 tarihinde meydana gelen tek taraflı kaza neticesinde tamamen zayii olduğu, bu
    nedenle davacı tarafından sigortalısına mandalina fiyatı 1TL’den hesaplanarak ve muafiyet
    oranı düşülerek 23.699,60TL ödendiği anlaşılmaktadır. Eldeki davada ise davacı tarafından
    sigortalısına ödenen tazminat, meydana gelen kazadan tamamen sorumlu olduğu ileri sürülen
    davalıdan talep edilmektedir.
  22. Dava dilekçesi mahkemece davalıya usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen, davalı
    tarafından cevap dilekçesi verilmemiştir. Bu durumda yukarıda da bahsedildiği üzere davalı
    HMK’nin 128. maddesi gereğince davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların
    tamamını inkâr etmiş sayılmalıdır. Dolayısıyla davacı vekili tarafından davalının tam kusurlu
    olduğu ve mandalinanın fiyatının 1TL olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde ileri sürmüş
    olduğu vakıaların tamamı davalı tarafından inkâr edilmiştir. Başka bir deyişle cevap dilekçesi
    vermeyen davalının, davacının ileri sürdüğü vakıaları inkâr etmekle mandalinanın fiyatının 1TL
    olarak kabul edilemeyeceği ve kendisinin tam kusurlu olmadığı yönünde savunma yaptığı
    kabul edilmelidir. Süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalı davacının davasını zımnen kabul
    etmiş (veya davacının ileri sürdüğü vakıaları zımnen ikrar etmiş) sayılamayacağı için davacının,
    dava dilekçesinde bildirdiği vakıaları ispat etmesi gerekir; başka bir deyişle ispat yükü davacıya
    düşer.
  23. Mahkemece, davalının cevap dilekçesi vermemekle aynı zamanda mandalinanın 1TL
    olmasını da inkâr ettiği hususu gözden kaçırılarak sadece kusur tespiti yönünden makine
    mühendislerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınarak karar verilmiştir. Oysa
    davalının mandalinanın fiyatını da inkâr etmiş sayılacağı gözetilerek bu hususta da dosya
    kapsamında yer alan deliller değerlendirilerek inceleme ve araştırma yapılması gerekmektedir.
  24. Ayrıca davalı, cevap dilekçesi vermemekle birlikte ön inceleme duruşmasından itibaren
    kendisini vekil ile temsil ettirmiştir. Özel Dairenin birinci bozmasından sonra kusur tespitine
    ilişkin bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilmiş; bunun üzerine davalı vekili tarafından
    verilen bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde kusur oranına itiraz edilmeyerek sadece
    mandalinaların bozuk olduğu ve bu hususun gözetilerek bilirkişi raporu hazırlanması gerektiği
    ileri sürülmüştür. Ne var ki davalı vekili tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ileri
    sürülen bu vakıa, yukarıda bahsedildiği üzere savunmanın genişletilmesi niteliğindedir. Bu
    nedenle HMK’nin 141/1 maddesi gereğince davalının bu savunması üzerinde durulması
    mümkün değildir.
  25. Bu itibarla mahkemece, davalının mandalinaların bozuk olduğu
    yönündeki savunması dikkate alınmadan sadece cevap dilekçesi vermemekle mandalinanın
    fiyatını da inkâr ettiği de kabul edildiğinden içerisinde ziraat mühendisinin de bulunduğu
    bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
  26. O hâlde direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı
    bozulması gerekmektedir.
    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik
    gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3.
    maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.
    maddesi gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440-III/1 maddesi gereğince miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak
    üzere 24.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.